31 Temmuz 2015 Cuma

İngiltere: 64 Tavuk Kurtarıldı (Temmuz 2015)



İngiltere'nin güneyindeki yoğun kafesli üniteden 64 tavuk kurtarıldı, Bu eylem ABD ve Avrupa'da devlet baskısındaki aktivistlere adanmıştır. Hepsi özgür olana dek.

ALF

Kaynak: Bite Back 

Paris: Yunanistan'daki Anarşist Tutsaklarla Kundakçı Dayanışma



16 TEMMUZ 2015, MELINGUE SOKAKTA - 19. BÖLGEDE. VİNÇ ARACI ATEŞE VERİLDİ. ONLAR CEZAEVİ İNŞA EDİYOR. YUNANİSTAN'DAKİ ANARŞİST TUTSAKLARLA DAYANIŞMA. DUR.

Kaynak: Contra Info 

30 Temmuz 2015 Perşembe

Yunanistan: Glyfada Porsche bayiliğine Kundakçı Saldırı (Atina)



Bilinmeyen bir anarşist grup 27 Temmuz'da Glyfada upmarket Atina banliyösündeki bir Porsche bayiliğine karşı bir kundaklama saldırısının sorumluluğunu üstlendi. Yangın birçok araç ve bayiliğin kendisinde ciddi hasara yol açtı. İşte tebliğden bazı çevrilmiş ayrıntılar:

"Bu kez 26 Temmuz pazartesi sabahı, biz Glyfada bölgesinde Vouliagmeni caddesi üzerindeki lüks Porsche araba bayiliğine saldırmayı seçtik. Biz bayiliğin dış avlusundaki tüm araçları ateşe verdik ve araçların yakıt tanklarının patlamasıyla binanın iç kısmında büyük hasara yol açması, bizim için büyük bir sevinçti.

Glyfada ayrıcalıklı burjuvazinin gözetim güvenliği ile eş anlamlı olup, fazlasıyla burjuva alanı, steril bir alandır. Bizden yararlanan piç kuruları mallarını gösteriş yaparak 'yüksek yaşam kalitesi' sunan bir yerleşim bölgesi.

Biz Alman bir şirket olmasına odaklanmadık, çünkü hedef seçimi olmadığını açıklığa kavuşturmak gerekir. Bundan dolayı mevcut konum 'özgüllük' arasında gelen lükstür. Bu birinci sınıf bir semboldür - totem burjuvazi tarafından zevk zenginliği ve refahı gösterir.

ÖLÜ İDEOLOJİYİ CAM PANKARTLARLA SELAMLAYIN!

KAPİTALİZMİN ZAFERİNİ SİMGELEYEN HERŞEYE YANGIN VE DAHA FAZLASI!

SINIF KARŞI SINIF ŞU DÜNYANIN SONUNA KADAR!

İLK VE HER ZAMAN DEVRİM!"

Alıntı: Insurrection News
Kaynak: Indymedia



29 Temmuz 2015 Çarşamba

Meksika: Toyota Bayiliğine Kundakçı Saldırı


"Medeniyetlerin teknolojik ilerlemesi tüm egemenliğimize karşı şimdi burada savaşa götürür ve bizi susturan dokunaçları vardır."

25 Haziran Perşembe erken saatlerde, biz şimdi ve burada bu savaşı gösteren gözetim kameralarını, sistemin devriyelerinden kaçınarak ve onların güvenlik önlemlerini alay ederek Vallejo caddesi üzerinde bulunan bir Toyota bayiliğinde bir yangın cihazı patlatıldı - Bu kameralar, devriyeleri, mermi ve eylemleri karşı alınan tüm önlemler işe yaramaz. Çünkü hatta sistemin güvenlik kameraları her sokakta gözetlese bile ve kendi adamları ülke çapında dağıtılsa bile biz saldırmaya devam ederek, tahakküme karşı adımlarla kazanıyoruz.

Biz Meksika'da dava ve hapsedilen, işkence, tehdit edilen, kaçırılan, öldürülen, her yoldaş adına bu eylemin sorumluluğunu üstleniyoruz ve dünya, açığa kavuşturulan her mermi geri gidiyor - Bizi öldürse veya tutsak etseler bile onların aynı kaderi yaşayacağı unutulmamalıdır. Her ölü yoldaş için biz onları bin kez öldüreceğiz. Onlar 7 Haziran'da Kara Haziran'ın sona erdiğini söylüyorlar, da biz ne 7sinde ne başka gün veya ayda bittiğini söylüyoruz, Bu sürekli savaşı sürdürmek için çağrıdır.

Tüm teknolojiye karşı ve o vahşi doğa cinayetlerin zehridir.

Sadece Haziran'da değil, ancak sürekli Kara Savaş!

Uygarlığa Ateş!

Biz Ayrıca kaçak yoldaşlar Felicity, Chivo ve Tripa'yı selamlıyoruz - Yasadışı savaş devam ediyor! Biz ayrıca gayri resmi koordinasyon komitesi tutsakların açlık grevi için sıcak kucaklama gönderiyoruz - Biz tüm coğrafyalardaki tutsakların sağlık, özgürlük ve kurtuluş için mücadele ettiğini biliyoruz.

Kaynak: Contra Info 



Şili: Juan, Nataly, Enrique ve Guillermo ile dayanışma

"Yasa ve düzenin üniformalarına karşı elinde bir silahla"

- Spyros Dravilas için CCF tarafından yazılı metinden

Onlara karşı suçlamaların yeniden gerçekleştiği günlerde Juan Flores, Nataly Casanova, Enrique Guzman ve Guillermo Duran yoldaşlar için bir ajitasyon ve propaganda aracı olarak, Biz otoriteye karşı çok şekilli mücadelenin bir aracı olarak sokaklarda propaganda yapmaya karar verdik.

Her formun ajitasyon ile biz nerede olurlarsa olsunlar mücadelenin bozulmamış kendi ruhu ile adli / cezaevi kompleksi ve egemenliğine karşı karşıya olanların onurunu selamlıyoruz. Biz saldırgan ve isyancı dayanışmanın derinleşmesi ve genişletilmesinin bir parçasıyız. 

Terörle Mücadele yasasına son, Polis-devletin tüm yasalarına son!

Haziran 2015

Alıntı: Inter Arma 
Kaynak: Contra Info









28 Temmuz 2015 Salı

Şili: Polis Karakoluna Kundakçı Saldırıdan 5 Yoldaş Tutuklandı



Şili: 3 Temmuz'da 5 yoldaş tutuklandı ve polis karakoluna kundakçı saldırı ile suçlanıyor.

Kasım 2014 yılında kapşonlu bir grup, karakola molotof kokteyl savurmadan önce Cinayet Emniyet Müdürlüğü tesislerinin kapılarını zincirledi ve bir polis aracını yaktı. Kapşonlular polis müdahale edemeden çıkıp gitmeyi başardı. "Soruşturma" yedi ay sonra, polis 5 yoldaşın evlerine baskın düzenledi ve onları saldırıya katılmakla suçladı. Onlar (molotof kokteyl) silah bulundurmak suçundan Şili Santiago'da çeşitli evlerde 2 temmuz erken saatlerde gözaltına alındı ve yoldaşlardan biri de yangın çıkarıcı malzeme bulundurmakla suçlandı. 8. Mahkeme duruşma öncesi tutukluluğunu istedi ve yoldaşlar Empresa Santiago 1 hapishanesine ve San Miguel kadın hapishanesine götürüldü.

Dayanışmamızı ifade üzere mahkeme dışarıda toplanan arkadaşları ve ailelerine, polis ve gazeteciler saldırdı. Polis bir plastik torba üzerinde ayak izleri bulduğunu, sonra yoldaşları takibe başladığını belirtti ve ayrıca tulum bir eyleme yakın bir yerde bir üniversite binasında terk edilmiş, saldırıda kullanılmış. Polislerin telefonların dinlediğinin belirtmesinin ardından, gıda kapları ile tulum üzerinde bulunanlar karşılaştırılmış ve sigara izmaritlerinden DNA örnekleri alınmış ve 4 tutuklama daha sonra yapılmış.

Alıntı: Act for Freedom Now
Kaynak: Publicacion Refractario



27 Temmuz 2015 Pazartesi

Kadıköy: ALF Hamster Özgürleştirdi (İstanbul)



Devletin ve iktidarların her yerden her şekilde saldırdığı şu günlerde bir hayvan ticarethanesi tarafından tutsak tutulan 8 hamsteri kaçırarak özgürleştirdik. Bu petshop daha önce de defalarca özgürleştirme eylemlerinin hedefi olmuş petshoptur. O hayvanları kaynak olarak görmekten vazgeçene kadar eylemlerimiz sürecek.

Hamsterler şu an itibarı ile özgürler. Eylemimizi Suruç ta katledilen yoldaşlarımız Alper Sapan, Evrim Deniz Erol, Serhat Devrim, Medali Barutçu ve diğer katledilenlere ithaf ediyoruz. Eylemde ağır yaralanan yoldaşımız Caner ve diğer yaralıların da bir an önce iyileşmesini diliyoruz. Onların hiçbirini tanımasak ta içimizde desteklerini ve güçlerini hissediyoruz. Eylemlerimiz sürecek.

Alper yoldaşın tuttuğu pankartta yazdığı gibi: Devlet İnsan Hayvan

Ayırt Etmez ! Katleder !

Hayvan Kurtuluş Cephesi (ALF)

Kaynak: Sosyal Savaş

24 Temmuz 2015 Cuma

Anarşi İnisiyatifi: Suruç ile Dayanışma Pankartı




23.07.2015 - Ankara / Konur Sokak

Pankartta yazan: 
"Bütün devletler katildir!
Unutmayacağız, Affetmeyeceğiz!
Anarşi İnisiyatifi"

Anarşi İnisiyatifi: Suruç Katliamı için uluslararası çağrı!



Kobane’nin inşası için 20 Temmuz 2015’de Suruç’a giden içinde anarşist yoldaşlarımızın da olduğu en az 32 kişi IŞİD tarafından gerçekleştirilen canlı bomba saldırısında hayatını kaybetmiştir. Türkiye Cumhuriyeti devletinin IŞİD’e üstü örtülü desteği hala devam etmektedir. Onların amaçlarına ulaşmaması için tüm gücümüzle mücadelemizi sürdüreceğiz.

Dünyadaki tüm anarşistlere çağrımızdır:

26 Temmuz Pazar günü bulunduğunuz yerlerdeki Türkiye Cumhuriyeti konsoloslukları önüne öfkemizi, isyanımızı büyütmeye!
Anarşi İnisiyatifi

Dayanışmayla!



English:

International call to action for Suruç Massacre

In 20 July 2015, (at least 32) people, some of our anarchist comrades, who went to Suruc for reconstruction of Kobane were killed by the attack of an ISIS suicide bomber. Turkish Republic still continues to support ISIS underhand. We will maintain our fight with all our strength to block all their paths.

Our call to all the World anarchists: (26 July 2015, at 7 pm), for enlarging our anger and rebellion in front of consulates of Republic of Turkey where you live!

In solidarity with!

Anarchy Initiative



ελληνικά:

Διεθνής πρόσκληση για δράση για Suruç Σφαγή

Την 20η Ιουλίου (τουλάχιστον) 32 άνθρωποι,μερικοί εκ των οποίων αναρχικοί σύντροφοί μας που πήγαν στο Suruc να βοηθήσουν στην ανοικοδόμηση του Kobane,έχασαν τη ζωή τους απ’την επίιεση ενός καμικάζι αυτοκτονίας του ISIS.Η Τουρκική Δημοκρατία εξακολουθεί να υποστηρίζει τον ISIS “κάτω απ’το τραπέζι”.Θα συνεχίσουμε τον αγώνα μας με όλη μας τη δύναμη για να μπλοκάρουμε όλες τους τις διόδους.

Το κάλεσμά μας σε όλον τον αναρχικό κόσμο:

Την 26η Ιουλίου στις 7 μμ μπροστά στο τουρκικό προξενείο της πόλης σας,για να γιγαντώσουμε την οργή και την επανάστασή μας!

Με αλληλεγγύη, ΑΝΑΡΧΙΚΗ ΠΡΩΤΟΒΟΥΛΙΑ



Français:

L`appel à la solidarité internationale pour le massacre Suruç

Le 20 juillet 2015, au moins 32 personnes, dont certains de nos camarades anarchistes, partis à Suruç pour la reconstruction de Kobanê, ont été tués dans l’attaque d’un kamikaze membre de l’ISIS. La République Turque continue sournoisement à soutenir l’ISIS. Nous allons continuer notre lutte afin de les empêcher d’agir de quelque façon que ce soit.

Nous appelons les anarchistes du monde entier…Le 26 juillet à 19:00 pour répandre notre colère et notre révolte devant les consulats et ambassades de la République de Turquie où que vous vous trouviez !

Solidairement,L’Initiative Anarchiste



Kürtçe:

Bangitiya Navneteweyi ji bo Komkujiya Suruç ê (Pirsus ê)

Ji bo nûavekirin a kobanê di 20 ê tirmeh’ê 2015’de, di navde rêhevalên me yên anarşîst jî , herî kêm 32 kesan di teqînan intîxarî ya ji alîyê Daîş’ê ve pêk hat , Jîyan a xwe ji dest dan. Dewlat a Komar a Tirkîyê sergirtî piştgirî ya xwe yî bi çete yan re di domîne. Ji bo ku ev qirêjî ya bi şirîkî bi ser nekeve emê bi hemû hêzên xwe tekoşînê bilind bikin.

Banga me ji bo hemû anarşîstên cîhanê:

Di 26 ‘ê tirmeh’ê roja yekşemê di seet 19.00 de li ber hemû konsolxaneyên Komara Tirkîyê emê hêrs û raperîn a xwe bilind bikin .

Piştgirî ya însîyatîf a anarşî



български:

В 20 юли 2015, 32 души, някои от нашите анархистки другари, които отидоха да Сюруж за реконструкция на Кобане са били убити от атаката на атентатор самоубиец от Ислямска Държава. Турска република все още продължава подмолно да подкрепя джихадистите. Ние ще продължим нашата борба с всички сили за да блокираме всичките и пътища.

Нашият призив към всички _анархисти по света е: Да излезем заедно на 26 юли 2015 г. в 19:00, да покажем нашия гняв и бунт пред консулствата на Република Турция, в държавата в която се намираме! В знак на солидарност със загиналите!

Анархистка Инициатива



Espanol:

El 20 de julio de 2015 (al menos 32) personas, algunos camaradas anarquistas, que fueron a Suruç para reconstruir Kobanê fueron asesinados por el ataque suicida de un miembro de ISIS. La República de Turquía todavía continúa apoyando a ISIS bajo el agua. Mantenemos nuestra lucha con toda nuestras fuerzas para bloquear sus senderos.
Nuestro llamado a todos los anarquistas del mundo:
26 de julio de 2015, a las 19:00, para mostrar nuestro enojo y nuestra rebelión frente a los consulados de Turquía en donde vivas! En solidaridad!

Iniciativa Anarquista

Yunanistan: Nikos Romanos’la Röportaj



Kasım-Aralık 2014’teki açık grevinizin ardından yeni adli çerçevede talep ettiğiniz akademik izne ilişkin olarak neler yaşadığınızı bize biraz anlatabilir misiniz?

Hikaye şöyle: Yeni düzenlemede gerekli kılındığı gibi derslerin 1/3’ünü tamamladım ve eğitim izni talebinde bulundum. O noktadan itibaren de absürdlük tiyatrosu başladı. Hapishane kurulu yeni düzenlemenin bir ortak bakanlık kararı gerektirdiğini ve uygulamaya konulamayacağına karar verdi ve önceki yasa uyarınca talebimi özel temyiz hakimi E. Nikopoulos’a gönderdi. Nikopoulos ise ortada bakanlık kararı olmadığından uygulamanın yerine getirilemeyeceğini ve iptal edilen yasal çerçevenin yerini bir öncekinin alacağını belirten olumsuz bir yanıt yayınladı. Nikopoulos’un olumsuz kanaatine istinaden Kurul, duruşma hakiminin kararı bağlayıcı olduğu için izin talebini reddetti.

Bu oldu bitti ışığında, – açlık grevi süresince seçim kampanyası ile çok biçimli bir dayanışma hareketi yaratmış insanların sırtından sağladıkları vahşi siyasal sömürüye odaklanmış bulunan -SYRIZA tıpkı selefleri gibi Pontius Pilate rolünü oynadı. Ancak siyasetçilerden- başka bir ifadeyle belirli siyasal amaçlar adına kısa bir süre için hümanist kostümü kuşanmış bütünüyle alçaklardan, siyasal üçkağıtçılardan, oportünistler, ikiyüzlüler ve profesyonel bukalemunlardan – bahsettiğimiz için elbette bu durum bir sürpriz teşkil etmemektedir. Kuşkusuz bu gelişimin daha önemli sebepleri de söz konusudur, lâkin bu açıklamayı daha sonraki bir soruya saklayacağım. Kendi durumuma ilişkin sürece dair, teorik olarak, yeni düzenlemenin uygulanması için  bakanlığın bir kararname çıkarması gerekiyor, ne var ki ben bunun gerçekleşmesine pek ihtimal vermiyorum.

Elektronik gözetim bilekliğine ilişkin “gecikmelerin” ardında size yönelik siyasal düşünceler ya da kindar tavırlar olduğunu düşünüyor musunuz?

Bu sefer ortada gerçekten varolan bir elektronik gözetim bilekliği olduğuna inanmıyorum, çünkü Adalet Bakanlığı’nın iddialarının aksine hapishanelerde olan bizler Yunanistan’da herhangi bir hapishanede bulunan hiçbir tutsağın bu yolla salıverilmediğini biliyoruz. Hergün pek çok tutsak ziyaretime gelip bana bu konuyu soruyorlar ve herbirinin merak ettiği de neden Yargıtay’ın hiçbir başvuruya cevap vermediğidir.  Mahkumlar hapishanelerde birbirleriyle iletişim içerisinde oldukları ve kendilerini ilgilendiren konularda sürekli bilgi alışverişi yaptıkları için bu yolla herhangi bir mahkumun hapishanenin dışına adım atmadığını bütün içtenliğimle söyleyebilirim. Bu tür haberler böylesi iyi bilinen bir vakada kesinlikle bir skandal yaratacağı için görünürde yüzü olmayan bir canavar olan bürokrasi bu soruna bir çözüm önermektedir.

Bürokrasinin gayri şahsi bir şey olmadığını biliyoruz; gayri şahsi olduğu otorite konumlarında olan kişilerin sorumluluklarından muaf olmak için kullandıkları bir bahanedir- yasama komitelerinin, teknik danışmanların, kağıt yığınlarının, karmaşık tefsirler ile sahte umutların ardına gizlenen bir görünmez müttefik. Söylemek istediğim, anlayacağınız ortada şu an mevcut durumda bir elektronik gözetim bilekliği yok ve Adalet Bakanlığı’nın muhtemel bir skandaldan sakınmak için mahkumlarla alay ettiği hiçbir şüpheye yer bırakmayan, herhangi birinin ya da herhangi bir delilin çürütemeyeceği bir gerçektir. Çünkü ortada bu yolla salıverilmiş veya maaşlı izin almış bulunan hiç bir tutsak yok. Pek lüzumlu olmamakla birlikte kişisel bir gözleme sahip olduğum Korydallos Hapishanesi’nden bir örnekten bahsetmek istiyorum. Orada çeşitli teknik üniversitelerde okuyan kimi tutsaklar yeni hukuki çerçeve dahilinde sınav zamanlarında eğitim izni talep etmek istiyorlardı.

Konseyin arkasına sığınarak herkes kişisel sorumluluktan kaçtığı  Adli Konsey’in kararları gerçekten gülünçtü. Okul sekreteryaları ile ilişki kuramazlarsa eylülde okulların açıldığı tarihte yeniden yeniden talep edebilirler.

Bu gerçek Hapishane Yönetimi’nin Adalet Bakanlığı’ndan meselenin üstünü örtmek ve bu hamlelerin gerçek sebeplerinin ortaya çıkmasına imkan vermemek için kesin talimatlar aldığı anlamına geliyor.

Yeni SYRIZA hükümetinin tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Meseleleri başlangıcından ele almak adına, Syriza daha hükümet olmasının çok öncesinde bir düşman ittifaktı. Rolleri toplumsal gerilimleri azaltmak, orta derece toplumsal mücadelelere katılarak kendisini bunların kurumsal kolu olarak yansıtarak bir siyasal sermaye devşirmek ve meydan okuma alanını sokaklardan burjuva-demokratik siyasete taşıyarak isyan-karşıtı bir işlev görmekti. Bir kaç sözcükle Syriza, reformizmin önemli siyasal rolünün mümkün olan en iyi çeşidi olarak somutlaştı. Dahası bizzat Aleksis Çipras başbakan olmasının öncesinde, Syriza’nın olmadığı bir Yunanistan’da hükümet karşıtı gösteriler döneminde çok daha fazla sayıda huzursuzluk ve isyanın gerçekleşmiş olacağını açıklamıştı. Tüm bunların gösterdiği, muhalefet içerisinde bir sol siyasal gündemin uygulanmasının, diğer şeylerin yanında, toplumsal barışın temin edilmesi ve zarar görmüş toplumsal sözleşmenin yeni zeminlerde tekrar inşa edilmesi için bilinçli olarak seçilmiş bir siyasal strateji olmasıdır.

Demokrasi sosyal bütünlüğü sürdürmek için cebinde pek çok önemli kart saklar ve cephaneliğinde bulundurduğu bu silahlardan biri de siyasi sahnedeki rollerin seri bir biçimde değiştirilmesi, bir nevi kartların karıştırılması, ile böylelikle kendisine karşı yönelebilecek radikal öneri ve yaklaşımların asimile edilmesidir. Syriza’nın iktidara ulaşmasının ardından, günümüze dönecek olursak retoriğe ilişkin yapısal değişimlerden ve muazzam içsel çelişkilerden bahsedebiliriz. Elbette sahip olduğu tüm çelişkilere rağmen dayattıkları gerçeklik; halen C-tipi hapishanelerin varolmayı sürdürdüğü, Domokos’un dışında özel polis araçlarının bulunduğu, tecrit hücrelerinin yoldaşları hapsettiği ve göçmenlerin çalışma kamplarına gönderilmeden önce sayılarla damgalanmayı sürdürdüğü bir gerçekliktir. Üstelik bunların yanı sıra işgal edilen mahallerin istila edilmesi ile açlık grevindeki yoldaşlara yapılan işkenceler de sürüyor. Ateş Hücreleri İttifakı (CCF) yoldaşları ile dostlarının kindarca rehin tutulmasından -demokrasi devrinin ilk sürgün yeri olan Salamina’daki gibi- ve Filistinlilerin katilleriyle ticaret ortaklıkları imzalamaktan sorumlu olan ve kısa bir süre içerisinde muhalefetteyken karşı çıktığı tüm neoliberal politikaları uygulayacak olan Syriza kısaca, kapitalist çepere ait bir devletin tüm bu jeopolitik, ekonomik ve askeri yükümlülüklerini tamamıyla sürdürüyor. Ancak bir yandan da solcu bir söylemi sürdüren kimi eski püskü bürokratik yetkilileri açıkça destekleyerek solcu seçmenlerinin gözlerini boyuyor ki; Syriza’nın siyasal dönüşümü açısından vakit geldiğinde bu unsurlar da kapı dışarı edilecekler.

Olaylara bizim açımızdan bakmak, bizlerin anarşistler olduğu gerçeği; Syriza gerçekten radikal siyasete sahip bir sol hükümet olsaydı dahi, bu iyi eğitim görmüş ilüzyonistler ve örgütlü zulmün sihirbazları ile bir ateşkes imzalamaya yönelik herhangi bir niyete yer bırakmaksızın bizleri karşısında bulacağı anlamına gelir. Ki kimi anarşist çevrelere bulaşan neo-komünist kangrene karşı olarak bizler, anarşi ile sol arasındaki göbek bağını uzun bir süre önce kestik. Ancak yüzleşmekte olduğumuz gerçekliği analiz etmek için sınıflandırmalarımızda hassas olmak önemlidir.

Bu nedenlerden dolayı, Syriza, potansiyel olarak kendilerine karşı da dönebilecek hareketler ile yıkıcı projelerde kontrol ile nüfuz sağlamak için sol siyasal profili istismar eden görünüşte radikal bir söyleme sahip bir sosyal demokrat hükümettir. Ve bizler tarihsel olarak kapitalizmin sosyalist formlarla temsilinin toplumsal çoğunluğun kusurlu ve sonsuz uykusundan faydalanarak en ağır ekonomik ve baskılayıcı politikaları uygulamış olduğunu unutmamalıyız.

Kendi yapılanmalarımız açısından en çileden çıkarıcı şey ortada anarşist rolü oynayan kimi soytarıların varlığıdır; ki bunlar Syriza üyelerini “sosyal merkezlere” [burada çevirilemez bir kelime oyunu bulunmaktadır: ibare ‘syriza topluluğu için merkezler’ olarak da okunabilir] davet edip onlarla – halihazırda devletin yönetiminde bulunan- Syriza’yı aklayan bir algılayışa katkıda bulunacak derinlemesine ideolojik meseleler tartışmak cüretine sahipler. Altın Şafak faşistlerini eğitmek isteyenlere benzer ve üzücü bir düşünce süreci bu- sanki faşistlerle veya devlet aygıtının yöneticileriyle olan mesele aramızdaki anlaşmazlıkları tartışıp bunları bulduğumuz noktalarda kavga etmemekmiş gibi. Tüm bunlar demokrasiye ve ideallerine inananlar, pembe bulutların üzerinde uyuyarak kapitalizm sonrası toplum düşleri kuranlar için kuşkusuz hoş edebi sohbetler olacaktır- ne var ki anarşistler demokrasi ve misalleriyle bir savaş içerisindedir. Sonuç olarak kendimizi bulduğumuz her yerde, Syriza’yı aklamak için işlev gören hiçkimsenin bir bahanesi söz konusu olamaz.

Ayrıca, devlete sağladıkları yasallık sertifikaları için kimi “başkahramanlara” Stavros Theodorakis’in övgüler düzmesinin üzerinden pek de fazla vakit geçmedi. Bu bayat muhalefet hükümeti ve kripto-Syriza, görünürde ideolojik anarşistler ile birlikte diğer asalaklar için çözüm gayet basit: bir sağlam ağaç ile direngen bir ip. Bizler anarşist başkaldırıya dost kalan herkesin, Exarchia’daki polisleri molotoflamakta hala ısrar edenlerin ve eylemlere hakimiyetin temsillerini yıkmak için gidenlerin, zihinlerini yıkıcı planlarla ve ellerini de yeni düzenin yapılarını yakmak için ateşle silahlandıranların safında duruyoruz. Eylemlerini enformel anarşist doğrudan eylem ağları üzerinden örgütleyen herkesin yanında, yıkıcı amaçların yatay ve enformel olarak bizleri çevreleyen bu hasta dünyayı yöneten ve savunan kişiler ile altyapıyı hedef alan bir saldırıya yönelen bir kaos cephesinde birleştiği her yerdeyiz.

Sizce anarşist hareket içerisinde şiddetin konumu nedir?

Yakın zamanlarda bizler bir kez daha modern tarihsel süreç içerisinde bir kırılma noktasına vardık. Bir batık Yunan kapitalizmi, tutarsız bir şekilde bile olsa, Avrupa Birliği ile küresel ekonominin ihtiyaçlarını karşılamak zorundadır. Ve gerçeklik de onun siyasal yöneticileri her kim olursa olsun bunu yapmayı sürdüreceği yönündedir. Savaş bölgelerinden göçe ilk evsahipliği yapan ülkeler olarak İtalya ile Yunanistan sınırı göçmenlerin bedenlerinden gelen kanla sırılsıklamdır. Güçlü devletlerin ulusötesi rekabeti artıyor ve jeopolitik çıkarlar çatışması dünyanın pek çok yerinde huzursuzluk patlamalarını tetikliyor. Anarşistler için istikrarsızlık ve sömürücü toplumsal ilişkilerin dağınık yelpazaesi boyunca kötüleşen sistematik şiddet, normalliğin kuvvetli bir denge bozucu faktörü olmak için etkin biçimde örgütlenmeye bir meydan okumadır. Otoritenin dünyasına, iktisatçıların dünyasına, siyasetçilerin dünyasına, polisler, faşistler, gazeteciler, bilimadamları, memurlar, yöneticiler ile çokuluslu şirket yöneticilerinin, yargı memurlarının, hapishane yöneticilerinin, bankacılar ile şürekasının, düzen sağlayıcılar ile onların gücünün gönüllü kullarının dünyalarına karşı bir anarşist karşı saldırı. Kapitalist aygıtın toplumsal çoğunluk için atan kalbinde bulunan tüm bu alçaklarla yüzyüze olarak, (duyarsızlıktan, korkudan veya yardakçılıktan ötürü canavarın kalbinin korunmasına katkıda bulunan her kim varsa) anarşistler bunlara mutlak şiddetin, ateşin, patlamaların, silahlı ayaklanmaların dilinden cevap verir. Bizler stratejilerimizi formüle etmeye bu kilit varsayım üzerinden başlarız: ayaklanmaya ve mutlak özgürleşme için savaşmaya katılmaya karar vererek. Günümüzde bir başkaldırı her şeyini ortaya koyarak olur; bu, devrimci topluluk dahilinde gerçek insan ilişkilerini serbest bırakacaktır ve devrimciler saldırılarını nasıl örgütlemesi gerektiğini böylelikle öğreneceklerdir. Bizlerin talimatlar almaksızın ve vermeksizin, boyun eğmeksizin, sürünmeksizin varolmamıza ve yaşamamıza imkan verecek, ancak özgün bir yolla kapitalist metropollerde yeni bir gerçekliği yaratacak, özgürlüğün keşfedilmemiş rotalarına yolculuğun bir vasıtası olacaktır- yönetenler ve yardakçıları için bir korku mevsimi, çağımızın şafağı, bugün ve ilelebet, sona dek. Böylelikle anarşist hareket dahilinde örgütlü devrimci şiddetin konumu Alfa ve Omega’dır, otorite ile patronları dehşete düşürecek bir iç düşmanın niceliksel evriminin devindirici gücüdür.

Bir siyasal tutsak için hapishanenin bir mücadele alanı olduğunu düşünüyor musunuz?

İlk olarak bizlerin böylesi mekanların üzerine yerleşen mitleri çürütmemiz gerekiyor, örneğin bir tutsağın toplumsal kimliğinin bir potansiyel devrimci özne olmasını isteyen kolektif fantazi. Toplumsal kimlikler- göçmenler, tutsaklar, işçiler, öğrenciler- kapitalist dünyaya bağımlı ve bu dünyanın işleyişinden kendi özgül yollarıyla beslenen toplumsal altkategorilerdir. Benim görüşüme göre özgür insanlık, toplumsal kimlikler ile onların niteliklerinin çöktüğü yerde ortaya çıkar, özgürlük için bireysel kararın yeni bir özgün ve ayrık kimlik yarattığı noktada: bu özgürlük düşmanlarına her türlü yola başvurarak saldıran bir isyancı ve putkırandır. Anarşist başkaldırı macerasına aktif olarak katılmaya karar veren bir anarşist için hapishane ya da ölüm bile lafsalatası ile fantezilerin yaygın olduğu bir sanal dünyada değil, gerçek dünyada yapılan seçimlerin muhtemel sonuçlarıdır. Hapishane, baskının vurduğu kimseler için geçici bir ara istasyondur. Kendi iç cevherimizin pratikte sınandığı yer, büyük kararlar ile önemli içsel değişimlerin nihai noktasıdır. Hapishane vahşet ile boyun eğdirmenin içerisinde hüküm sürdüğü çürümüş bir toplumsal yapı, gücün karanlık dünyası, bir ihanet alanı ve özgürlüğün yalnızca alıkonulmadığı ama pek çokları için uyuşturucu, disiplin ve pis koridorlar arasında aşağılanıp sürüklendiği, insanların kendilerinden nefret etmeyi öğrendikleri bir yerdir. Hapishanelere ve barındırdığı kimselere dahil binlerce analiz mevcutken ben yalnızca bir Doğrudan Eylem şehir gerillası olan Jean Marc Rouillan’ın sözlerini yinelemek istiyorum: hapishanelerle ilgili konuşulacak en uygun kişi yaşamının küçük bir bölümünü içeride geçirmiş olanlardır.

Açıkçası bir insan yaşamını burada ne kadar uzun süre geçirirse, bu gerçekten aşağılık mekanın işlevi ile yapısını betimlemek o denli zorlaşıyor. Bundan dolayı özetle hapishaneler yavaş bir ölüm, toplumsal yamyamlık, zayıflığa teslimiyet, psikosomatik yıkım, ağır uyuşturucular, psikiyatrik haplar, devlet atık sahasına yığılmış atık insanlar, disiplin, hiyerarşi, dini fanatizm, kabile kümelenmeleri, kuşatıcı ırkçılık, her telden milliyetçilik, hapsedilmiş bir bekleyiş, özyıkım, kilitlenme, öldürücü duygular, örtülü zorlama, genel devinimsizlik ve saplanıp kalma anlamına geliyor. Tutsakların toplumunun, kapitalist toplumun piç çocuğu olduğunu söylemek hiç de abartı sayılmaz- içerisinde modern dünyanın tüm pisliğinin yattığı iyi yağlanmış buzdan bir ölüm makinesi olduğunu. Ancak bu demek değildir ki hapishanelerde, birlikte arkadaşça ilişkileri hatta yoldaşlığı geliştirebildiğimiz, yaşamlarını yüceliğe yöneltmiş insanlar bulunmuyor. Sorunun aslına dönersek bu sınavda ortak davanın nihai amacına ve fedakarlığına yönelik sorumluluk asla unutulmaması gereken şeydir. Asla pişman olmayarak, asla başını eğmeden, sonuna kadar bu gönüllü kölelik ve itaat medeniyeti açısından tehlikeli kalarak. Bundan dolayı hapishanelerdeki anarşist mücadeleler düşman açısından bir tehdit olmak için fırsatlar yaratmanın yolunu hep bulabilirler. Metinler ve analizlerle, küçük ve büyük reddiyelerle, açlık grevleriyle, anarşist başkaldırı ağı, kalplerimizde yıkım ateşi yanmayı sürdürdükçe örülmeye devam edecektir. Bu anlayışla birlikte hapishane yıkıcı bir mücadele ile anarşinin tesis edilmesi için bir mücadele alanı haline gelecektir.

Alıntı: İsyandan
Kaynak: The Barbarian Times

20 Temmuz 2015 Pazartesi

Santiago: PROQUİMSA Tesislerine Karşı Kundakçı Saldırı



Yaşam paraşütle yaptığın bir yolculuktur, ne olduğuna inanmak istediğin değil. Düşmekteyiz, zirveden en aşağı noktaya ve gökyüzübü bizden sonra geleceklerin soluması için zehirleyip duruyoruz. Kendi içinde yada dışında en tepe noktadan en dibe düşeceksin çünkü bu senin kaderin, senin aciz kaderin. Ve ne kadar yüksekten düşersen zemindeki beton tarafından o kadar uzun süre hatırlanacaksın.

[Vicente Huidobro, Altazor]


9 Temmuz salı günü, baskının herhangi bir takvim yaprağı, bileklerimizde gece 2’ye 10 kalayı gösteren medeniyetin saatleri. Soğuk neşeli bir şekilde ortalık dolaşıyor ama teçhizatımız oldukça iyi. Uzun bir yürüyüşün ardından Endüstri bölgesi La Bozaya giriyoruz. Suç ortaklığına zorlanmış insanlarca Tekno-Endüstriyel sistemin işgal ettiği bir alan.

Bir zamanlar “Suların buluştuğu nokta” zenginliğe, çeşitliliğe, toprağın rengarenkliğine ev sahibi idi. Şimdi ise insanlığın çöplüğü. Gökyüzünün sessizliğini yüzlerce uçağın motor gürültüsü rahatsız ediyor. Güney amerikanın en büyük su şirketleri suyu çalıyor. Toprak zehirleniyor.

Hedef PROQUIMSA idi. Türler üzerinde uzman! erkek ve kız kardeşlerimizi işkencelerden geçiren. Üretkenlik ibadetini en geniş yelpazede sürdürebilmek için şirketlere bilimsel sunaklar hazırlayan.

Bölgenin çok sayıda elektrik trafosunu kimyasal tepkimeli kundaklama aygıtları ile sabote ettik. Gece biraz aydınlandı. İstenen sonucu tam aldığımızı söyleyemeyiz. Yanmakta olan trafoların daha büyük bir alevi oyuna çağıracağını hesap etmiştik ama tam olarak gerçekleşmedi. Şirketin Elektrik düzeni ile ilgili biraz daha araştırma yapmamız gerekiyormuş. Bir daha ki sefere bu yada başka bir şekilde daha sert saldıracağız.

En geniş anlamıyla otonom eylem için!

İmkanlarımız yüksek, araçlarımız mevcut; Zeka, aşk ve inanç! Kız ve erkek kardeşlerimiz farklı farklı hücrelerde can verirken, onlara tam anlamıyla yardım edemiyoruz ama eyleme geçebiliriz- herhangi  bir mazeret gösteremeyiz.

Sevdiklerimize ve bize karşı saldırı burada ve şimdi. Düşmanlarımıza karşı-saldırı da burada ve şimdi olmalı. Savunuculara ve patriyarkanın yanlış kritiklerine karşı saldırı da burunlarımızın dibinde. Çelişkiyi daha da keskinleştir!

İçinde bulunduğumuz uçaktan çoktan ayrılmış olan Mauricio Morales, Spyros Dravılas, Pelao Angry ve diğer bütün yoldaşlarla beraber.

Dünya genelinde kafesleri kıran, yeraltına geçmek zorunda kalan, kaçaklarda yaşayan bütün yoldaşlara sevgi dolu selamlar- ruhunuza ve yüreklerinize güç dolsun!

Medeniyete karşı! Kaybetmek olduğumuz herşeyin savunusu için!

Capybara Grubu – FAI/ FRI

Alıntı: Sosyal Savaş
Kaynak: Containfo 

9 Temmuz 2015 Perşembe

İspanya: "Operasyon Piñata" kapsamında son anarşist tutsak serbest bırakıldı



Paul, "Operasyon Piñata" kapsamında tutuklanan son anarşist tutsak, 19 haziran cuma günü serbest bırakıldı. Diğer yoldaşlar gibi o da kefalet koşullarında salıverildiği ve yine de yargılama süreci olduğunu unutmamak gerekir.

Monica ve Francisco ile Dayanışma!

Anarşist fikirleri taşıyan isyancıların tümüyle dayanışma!

Cezaevleri duvarları yıkılsın!


Kaynak: contramadriz

8 Temmuz 2015 Çarşamba

Ravachol'ün Yasaklanan Konuşması

Ravachol, bir dizi bombalama eyleminin ardından cinayetle yargılandığı davada aşağıdaki konuşmayı yapmaya çalışmıştı. Amacı suçlu olduğunu inkâr etmek değil, aksine suçunu kabul edip nedenlerini açıklamaktı. Duruşmanın tanıklarına göre birkaç kelime söylemesinin ardından yarıda kesilen konuşmasını asla yapamadı. Kısa bir süre sonra da giyotinle idam edildi.


Konuşuyorsam, nedeni suçlandığım eylemlerden ötürü kendimi savunmak değil, çünkü bunun tek sorumlusu, örgütlenme şekli nedeniyle insanları sürekli birbirleriyle kavga etmeye zorlayan toplumdur. Aslında, tüm sınıflarda ve tüm konumlarda, eğer sonucunda bir avantaj elde edeceklerse, hemcinslerinin ölümünü demeyeceğim çünkü kulağa hoş gelmiyor, ancak hemcinslerinin bahtsızlığını arzulayan insanlar olduğunu görmüyor muyuz? Örneğin, bir patron rakibinin ölmesini arzulamaz mı? Keza, iş adamlarının tamamı da yaptıkları mesleğin sağladığı avantajlardan yalnızca kendilerinin faydalanmasını umut etmezler mi? İşsiz kalan bir işçi, iş bulabilmek için halen çalışan birisinin şu ya da bu sebeple işinden atılmasını umut etmez mi? O hâlde, böyle olayların yaşandığı bir toplumda, yaşamak için her türlü aracı kullanmak zorunda kalan insanların sürdürdüğü varoluş mücadelesinin mantıksal sonucundan başka bir şey olmayan, benim suçlandığım türden eylemler karşısında şaşırmak için ortada hiçbir sebep yoktur. Her koyun kendi bacağından asıldığına göre, muhtaç durumda olan birisi şöyle düşünmez mi: "Pekâlâ, mademki işler böyle yürüyor, o zaman karnım aç olduğunda elimdeki araçları kullanırken tereddüt etmem için bir neden yok, geride kurbanlar bırakma pahasına olsa bile! Patronlar, işçileri kovduklarında onların açlıktan ölüp ölmeyecekleri hakkında endişe duyuyorlar mı? Bolluk içinde yaşayanlar, temel ihtiyaçlarını bile karşılayamayan insanlar olup olmadığı konusunda endişeleniyorlar mı?"

Bu insanlara yardım eden bazıları var, ancak muhtaç durumdakilerin hepsini kurtaracak güçten yoksunlar; onlar, ya çeşitli türden yoksunluklardan yüzünden genç yaşta ölüp gidecekler ya da sefil varoluşlarını sona erdirmek, sayısız utanç ve aşağılamayla birlikte açlığın zorluklarına daha fazla katlanmak zorunda kalmamak için yaşamlarına kendi elleriyle son verecekler; bu acıların bir gün sona ereceğine dair en ufak bir umutları bile yok. Çocuklarının acı çektiğini daha fazla görmemek için onları öldüren Hayem ve Souhain aileleri; çocuğunu besleyememe korkusuyla, aşklarının meyvesini gönüllerinde yok etmekte tereddüt etmeyen kadınlar bu nedenle vardır.

Bu yaşananların hepsi, her türlü ürünün bolca bulunduğu koşullarda cereyan etmektedir. Eğer bu olaylar ürünlerin kıt olduğu, kıtlığın kol gezdiği bir ülkede gerçekleşseydi, olup biteni anlayabilirdik. Ancak, bolluğun hüküm sürdüğü, kasap dükkânlarının etle, fırınların ekmekle dolup taştığı, elbise ve ayakkabıların mağazalarda üst üste yığıldığı, boş duran konutların olduğu Fransa'da! Durumun tam aksi olduğu açıkça görülebilirken, toplumda her şeyin çok iyi olduğu nasıl kabul edilebilir ki? Kurbanlar için üzülecek, ancak size bu konuda ellerinden hiçbir şey gelmediğini söyleyecek pek çok kişi var. Herkes elindekiyle idare etsin! Çalışırken temel ihtiyaçlarını bile karşılayamayan birisi işini kaybettiğinde ne yapabilir? Tek yapabileceği, açlıktan ölmeyi beklemek olabilir. Cenazesinin arkasından dindarca birkaç cümle söylerler. Benim başkalarına bırakmak istediğim şey buydu. Kaçak mallarla uğraşan bir kaçakçı, bir kalpazan, bir katil ve bir suikastçı olmayı tercih ettim. Dilencilik yapabilirdim, ancak bu küçük düşürücü ve korkakça bir şey; hatta yoksulluğu suç ilan eden yasalarınızın da yasakladığı bir şey. Eğer muhtaç durumdaki herkes beklemek yerine, nerede ve hangi araçlarla olursa olsun el koyarsa, hâlinden memnun olan kimseler, endişenin daimi ve yaşamın her an tehdit altında olduğu mevcut toplumsal durumu kutsamayı istemenin tehlikeli bir şey olduğunu belki biraz daha çabuk anlayacaklardır.

Ahlaki ve fiziki bir barış için suçu ve suçluları doğuran nedenlerin ortadan kaldırılması gerektiğini söyleyen anarşistlerin haklı olduklarını çok geçmeden anlayacağız. Çektiklerinin bir gün son bulacağına dair küçücük bir umudu bile olmaksızın geçmişte katlanmak zorunda kaldığı ve gelecekte de katlanmak zorunda kalacağı yoksunlukların neden olduğu yavaş bir ölümü kabullenmek yerine, içinde ufacık bir enerji kırıntısı bile varsa, ölüm riskini (ki bu yalnızca çektiği acıları sona erdirecektir) bile göz alarak, iyi bir şekilde yaşamasını sağlayacak şeyleri şiddet kullanarak almayı tercih edenleri sindirmekle bu amaçlara ulaşamayız.

Dolayısıyla, üstünkörü bir şekilde olsa bile nedenlere asla dokunmaksızın sonuçların üzerine giden yasaları daha da katılaştırmaktan başka bir şey yapmayan toplumun bu barbarca hâlinin mantıksal sonucundan ibaret olan eylemleri; suçlanmakta olduğum eylemleri gerçekleştirmemin sebebi işte budur. Hemcinslerinizi öldürecek kadar acımasız olmanız gerektiği söylenir, ancak bunu söyleyenler, bunu yalnızca aynı kaderi paylaşmaktan kaçınmak için yapmaya karar verdiğinizi görmezler.

Aynı şekilde siz beyler, siz jüri üyeleri de hiç şüphesiz ki beni ölüm cezasına çarptıracaksınız, çünkü bunun gerekli olduğunu düşünüyorsunuz ve benim ölümüm, insan kanının aktığını görmekten nefret eden sizler için bir tatmin kaynağı olacak; kendi varoluşunuzu güvenceye almak için insan kanının akmasının faydalı olduğunu düşündüğünüzde, benim gibi siz de tereddüt etmezsiniz, ancak bir farkla: Siz bunu hiçbir risk almadan yaparken, bense bunu hayatımı riske atarak yaptım.

Evet beyler, yargılanacak suçlular yoktur, yok edilmesi gereken suç nedenleri vardır! Yasa koyucular, Ceza Kanununun maddelerini yaparlarken nedenlere değil yalnızca sonuçlara saldırdıklarını, böylece de suçu hiçbir şekilde yok etmediklerini unuttular. Aslında, nedenler var olmaya devam ettikçe sonuçlar zorunlu olarak nedenlerden ortaya çıkacaktır. Suçlular daima olacak, çünkü bugün burada birini ortadan kaldırsanız bile, yarın on tane daha doğacak.

Peki, ne yapmak gerek? İnsanların tüm ihtiyaçlarının karşılanmasını sağlayarak yoksulluğu, yani suçun tohumunu yok edin! Ne kadar gerçekleştirilmesi güç bir şey! Tek yapılması gereken toplumun yeni bir temel üzerinde; her şeyin ortaklaşa olacağı, yeteneği ve kuvveti ölçüsünde üreten herkesin ihtiyaçlarına göre tüketebileceği bir temel üzerinde kurulması. Ancak ve ancak bu olduğu zaman, kurbanı ve kölesi hâline gelecekleri bir maden için dilenen Notre-Dama-de-Grace münzevisi ve benzeri insanları artık görmeyeceğiz! Sevginin samimi olup olmadığını görmekten sıklıkla bizi alıkoyan, aynı maden karşılığında sıradan bir ticari malmışçasına cazibelerini sunan kadınları artık görmeyeceğiz. Yine, bu madeni elde etmek için öldüren Pranzini, Prado, Berland, Anastay gibi insanları artık görmeyeceğiz. Bu, tüm suçların nedeninin daima aynı olduğunu gösteriyor ve bunu görmemek için aptal olmanız gerek.

Evet, tekrar ediyorum: Suçluları yaratan toplumdur; sizler, jüri üyeleri, zekâ ve gücünüzü vurmak yerine toplumu dönüştürmek için kullanmalısınız. Tüm suçları bir hamlede bastırabilirsiniz. Suçun nedenlerine saldırma çabanız, suçun sonuçlarını cezalandırırken kendi kendini küçük düşüren adaletinizden çok daha büyük ve verimli olacaktır.

Ben sadece eğitimsiz bir işçiyim; ancak, yaşamım yoksulluk içinde geçtiği için baskıcı yasalarınızın haksızlığını zengin bir burjuvadan daha fazla hissediyorum. Yaşama ihtiyacıyla dünyaya gelen, karnını doyurmak için yoksun olduğu şeyleri bulmak zorunda olan bir insanı öldürme ya da hapsetme hakkını nereden alıyorsunuz?

Yaşamak ve ailemi geçindirmek için çalıştım; kendim ve ailem çok fazla acı çekmediği sürece dürüst dediğiniz şekilde yaşamaya devam ettim. Sonra çalışma olanakları giderek azaldı ve işsizlikle birlikte açlık geldi. İşte ancak bundan sonradır ki doğanın büyük yasası, hiçbir cevabı kabul etmeyen o buyurgan ses, yani korunma içgüdüsü, suçlandığım ve faili olduğunu kabul ettiğim suçlarla kötü davranışların bazılarını yapmaya beni mecbur bıraktı.

Yargılayın beni, jürideki beyler, ancak beni anladıysanız, beni yargılarken yoksulluğun doğal gururla birleşerek suçlular hâline getirdiği, oysa refahın ya da rahatın dürüst insanlar hâline getireceği tüm bedbahtları da yargılamış oluyorsunuz.

Zeki bir toplum onları da tıpkı diğerleri gibi birer insan olarak anlayacaktır.


Kaynak: Forbidden Speech

Naucalpan, Meksika: Mercedes Benz bayiliğine patlayıcı aygıt yerleştirilmesi



5 Temmuz sabahı, Meksika Naucalpan belediyesinde, Meksika-Queretaro Caddesi üzerinde bulunan, “Autosat Satélite” Mercedes Benz lüks araba bayiliğine düşük seviyede bir patlayıcı bıraktık.

Teknolojik sisteme karşı herhangi bir saldırıyı hafife almayın, RS üyeleri avlanmaya devam ederek çeşitli işleyiş tarzı kazandıklarını ve vahşi doğadaki yapaylık ve tahribatın sorumlularını pataklıyor, ve yapmaya devam edecek.

Kesintisiz yağmur, daha çok saldırı!

Şimşek, saldırının içgüdüsü besleyen yılmaz düşmanlarının başlarına sonbahar bulaştırmak için ...

Vahşi Tepki
“Siz veya ben ölene dek” Grubu

Kaynak: containfo

Çek Cumhuriyeti: Polis aracı ateşe verildi



Devrimci Hücreler Ağı (SRB) bildirisi: Polis aracı 'Operasyon Fénix' e yanıt olarak ateşe verildi.

4 Temmuz 2015 cumartesi, erken saatlerde biz Praha-Bubny karakolu dışındaki polis aracını ateşe verdik. Bu anarşistlere karşı polis ve devlet baskısına yanıttır. Polis 'Operasyon Fenix'i 28 Nisan 2015'de başlattığından bu yana, dört anarşist tutuklandı ve gözaltında tutuldu. Vahşi Kalp Hücresi bu sabotaj ile bir mesaj gönderir: Biz devlet tarafından böyle bir şiddeti müsamaha göstermeyeceğiz ve buna karşı mücadele edeceğiz!

Polislerin 'Operasyonu Fenix'i başlatmasıyla birlikte anarşist harekete savaş ilan etti. Onlar bizi vazgeçirmek için korkutmaya çalıştıklarını düşünüyoruz. Bir hata yaptık, biz asla pes etmeyeceğiz. Biz karşı saldırıya doğru ilerliyoruz.

Onlar direnci bozmak istiyor fakat onlar sadece yangına daha fazla yakıt ekliyor.

Vahşi Kalp Hücresi - Devrimci Hücreler Ağı (SRB)

Alıntı: Insurrection News 
Kaynak: revolucnibunky